Sanma ey hace ki senden zer ü sim isterler

Sanma ey hace ki senden zer ü sim isterler

Yevme la yenfau da kalb-i selim isterler

Berzah-ı havf ü recadan geçe gör nakam ol
Dem-i ahirde ne ummid ü ne bim isterler

Unutup bildiğini arif isen nadan ol
Bezm-i vahdette ne ilm ü ne alim isterler

Alem-i bi meh ü hurşid ü felekde her giz
Ne muhendis ne muneccim ne hakim isterler

Harem-i ma’niye biganeye yol vermezler
Aşina yi ezeli yar-i kadim isterler

Sakin-i dergeh-i teslim-i riza ol daim
Bermurad itmeğe hizmette mukim isterler

Dergeh-i fakra varıp dirliğini arz etme
Anda her giz ne sipahi ne zaim isterler

Aşık ol serbet-i vasl ister isen kim aşık
Çaresiz derd arayıp renc-i elim isterler

Ni’met-i zahire dilbeste olan gürsineler
Muzd nan pareye cennat-i naim isterler

Kible-i ma’niyi fehm eylemeyen kec revler
Sehv ile secde edip ecr-i azim isterler

Ezber et kissa-i esrar-i dili ey Ruhi
Hazır ol bezm-i İlahi’de nedim isterler

                               Bağdatlı Ruhi

Iskender Pala’nın kaleminden:

Ey efendi Sanma ki senden altın ve gümüş isteyecekler
Hayır Yevme la yenfau da ancak kalb i selim isterler.

Beyitte Şuara suresinin 88-89 ayetlerini telmih mevcut olup;
“Yevme la yenfau malun vela benun / İlla men eta’llahe bi kalbin selim”
buyurulmaktadır. Mealen O gün (kıyamette) mal da fayda vermez evlatlar da / Ancak sağlam bir kalb ile Allah’ın huzuruna gelenler müstesna demek olur ki şair ahirete temiz kalb ile gitmek gerektiğini vurgulamaktadır.

Korku ve ümit merhalesinden geçip nakam olmaya bak
Yoksa son nefeste ne korku ne de ümid işe yaramaz.

Eğer arif isen bildiklerini (vesveselerini) unutup bilmezlik makamında kal
Çünkü vahdet bezminde ne ilim ne de âlim isterler.

(Gerçek) ay ile güneşlerin kaybolup gittiği şu dünyada ve gökkubbenin altında
Ne mühendis ne müneccim ne de filozof olmak kar etmiyor.

Bu beyti şu güneş imiş şu ay imiş gibi ayrımların yapılmadığı gerçek âlemde mühendis de olsan müneccim yahut filozof da faydası yok şeklinde anlamlandırmak da mümkündür.

Bigâne olanları manaların harem dairesine girmeye bırakmazlar
Oraya girebilmek için ta ezelden aşinalar ve kadim dostluklar (Allah’ı bilmek ve O’nun dostu olarak yaşamak) istenir.

Daima Hakk’ın rızasına teslimiyet dergâhında ikamet et
Çünkü bir kişiyi muradına erdirmek için hizmette devamlılık isterler.

Fakr dergâhına varıp maaşının yüksekliğinden dem vurma
Çünkü orada asla ne üst düzey paşalar ne de prensler (yüksek bürokratlar) isterler.

Günü geldiğinde vuslat şerbetinden içmek istersen gerçek âşık ol
Ancak bil ki âşıklar gerçek aşka ulaşabilmek için çaresiz dertler arayıp elim sıkıntılar isterler.

Gösteriş nimetine gönül bağlayan gerçek fakirler bir parça ekmek parasına karşılık naim cennetlerini istiyorlar.
(Garip doğrusu dilenciye çeyrek ekmek parası sadaka vermekle cenneti kazanılacak sanıyorlar)

Gerçek manalar kıblesini idrak edemeyen aykırı gidişatlılar
Kazara bir secde ederler de hemen ardından (ömürleri taatle geçmiş gibi) en büyük ecirleri isterler. Demek bayram namazına gitmekle yıllık ibadetini tamamladığını sanıp sofuluk taslayanlar XVI asırda da varmış Ey Ruhi!

Gönül sırlarına ait kıssayı ezberleyip kendini hazırlıklı tut ki
Yarın Allah’ın huzuruna varıldığında tatlı dilli sohbet adamı (kulluğunda eksiği olmayan dost) isterler.))


1 comments

Yorum bırakın